Dünya, etkisi küresel boyuta ulaşan Suriye krizinin çözümsüzlüğü ile 2015’i henüz kapatmışken 2016’ya yeni bir bir bölgesel krizle başladı.
Suudi Arabistan, 2 Ocak’ta devlet televizyonundan yapılan açıklamada aralarında Suudi vatandaşı Şii din adamı Ayetullah Nemr Bakır El-Nemr’in de bulunduğu 47 kişinin “terörle mücadele” kapsamında idam edildiğini açıkladı.
Çoğunluğu Sünni olan Suudi krallığının en büyük muhaliflerinden biri olan Şii din adamının idamı başta ABD, Irak, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği olmak üzere tüm dünyada kınanırken en sert tepki İran’dan geldi. Öncelikle İran Dışişleri Bakanlığı Suudi Arabistan’ı teröristleri desteklerken ülke içindeki muhalifleri bastırmakla suçladı. Sonrasında gelen “Suudi hükümeti bu politikaları yüzünden büyük bedel ödeyecek” açıklamasının ardından binlerce Şii sokağa döküldü. İran’ın başkenti Tahran’daki Suudi Arabistan Büyükelçiliği ile Meşhed’deki konsolosluk binası ateşe verildi.
Olaylar sonrası ne İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin saldırılar için “mazur görülemez ve her şeyden önce İran’a saygısızlık” açıklaması ne de İran’ın BM Güvenlik Kurulu’na gönderdiği özür mektubu tansiyonu düşürmek için yeterli oldu.
Suudi Arabistan, İran ile tüm diplomatik ilişkileri kestiğini açıklayarak ticari ilişkileri kesme ve iki ülke arasındaki yolcu taşımacılığını da durdurma kararı aldı.
BÖLGE YENİ KRİZLERE Mİ GEBE?
Suudilerin tavrı bölge coğrafyasına da dalga dalga yayıldı. Mısır Suudi Arabistan’a destek verirken, Kuveyt ve Bahreyn Tahran’daki büyükelçilerini geri çağırdı. Hatta Bahreyn, İranlı diplomatlara 48 saat içerisinde ülkeyi terk etme çağrısında bulundu.
Darfur’daki soykırım kapsamında Devlet Başkanları hakkında tutuklama kararı bulunan Sudan da İran’la diplomatik ilişkileri kestiğini açıkladı. Bölgenin en önemli aktörlerinden Birleşik Arap Emirlikleri de İran’la ilişkilerini maslahatgüzar seviyesine indirdi ve ülkedeki İranlı diplomat sayısını azalttı.
Arap Birliği, Suudi Arabistan’ın talebi üzerine İran’daki büyükelçilik ve konsolosluk binalarına yapılan saldırıların kınanması için 10 Aralık pazar günü dışişleri bakanları düzeyinde olağanüstü toplantı düzenleneceğini duyurdu.
BÖLGEDEKİ KRİZLER İÇİN ÇÖZÜM TEHLİKEDE
Esad’a karşı muhalifleri destekleyen Riyad ile Esad’ın görevde kalmasını savunan Tahran arasındaki gerilim, Suriye’de beş yıldır devam eden iç savaşa barışçıl çözüm bulma çabalarına da darbe vurabilir. 25 Ocak’taki Cenevre müzakereleri öncesi süreç daha kırılgan bir hâle geldi.
İki ülkenin bıçakları çektiği bir ortamda yalnızca Suriye krizinin çözümsüzlüğü değil Yemen’deki iç savaş da kızışabilir. Çünkü İran, Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonun 26 Mart 2015’ten bu yana hava harekâtıyla bombaladığı Husilere askeri desteği artırabilir, Suudi Arabistan ve Bahreyn’deki Şiileri Suud hanedanına karşı ayaklanmayı teşvik edebilir.
37 YILLIK KAVGA
Ortadoğu’nun iki ezeli rakibi arasında 20 yıldır ilk kez böylesi bir kriz yaşansa da bölgedeki siyasi gerilim 1979’daki İslam devriminden sonra derinleşti.
Devrim sonrası Suudi Arabistan’ın müttefiki Şah Rıza Pehlevi’nin devrilmesi, Suudiler için İran’ın bölgede Şii İslamcı hareketleri desteklemesi tehdidini oluşturdu.1979 devrimi sonrası başa gelen Humeyni, İran halkını selamlıyıor
1980’de başlayıp sekiz yıl süren İran-Irak Savaşı’nda Suudi Arabistan’ın Irak’ı desteklemesi İran için kabul edilemezdi. Nitekim, giderek büyüyen gerginlik kendisini 1987’de Mekke’de gösterdi. 300’ü İranlı Şii hacı olmak üzere yaklaşık 400 kişi Suudi askerlerle çıkan arbedede öldü. 1988’de Tahran’da Suudi Arabistan Büyükelçiliği işgal edildi. Olayda bir Suudi diplomat öldü. İki ülke arasında kesintiye uğrayan diplomatik ilişkiler 1991’de normalleşti.
Ancak bu iyimser hava 12 yıl sürdü. ABD’nin işgal ettiği Irak’ta 2003 yılında iktidarın İran etkisindeki Şiilere geçmesi Riyad için tehlike çanlarının yeniden çalmasına sebep oldu. Lübnan’da Suudi Arabistan destekli siyasi grupların rakibi olan İran destekli Hizbullah, 2006’da İsrail ile savaşta görece psikolojik ve siyasi üstünlük sağladı. Bu gelişme, Şii jeopolitiğinin yükselişi olarak yorumlandı.
ARAP BAHARI SUUDİLERİN KIŞI
Arap Baharı ile Ortadoğu’da iktidarların devrilmesi, Suudi yönetimini endişeye sevk etti. Son olarak Tunus’tan Mısır’a yayılan isyan dalgasının Bahreyn’e gelmesi, Riyad için bardağı taşıran son damla oldu. Bahreyn’deki Şii nüfusun başlattığı isyanı bastırmak için bu ülkeye Suudi askerler gönderilirken, Suudi yetkililer olaylardan İran’ın sorumlu olduğunu açıkladı.
ABD, İran’ın, Suudi Arabistan Washington Büyükelçisi’ne suikast düzenlemeyi planladığını duyurdu. Olay Riyad’ın tepkisini çekerken, Tahran, ABD’nin iddiasını yalanladı.
SURİYE’DE ÇÖZÜMSÜZLÜĞE DEVAM
2011-2015 Suriye iç savaşında ise İran ve Suudi Arabistan farklı tarafları desteklediklerinden bir kez daha karşı karşıya geldi. İran ve Hizbullah rejime, Suudi Arabistan ise muhalefete destek veriyor.
Son olarak 6 Ocak’ta İran Dışişleri Bakanı Yardımcısı Hüseyin Emir Abdollahian, Suudi Arabistan ile yaşanan diplomatik gerilimin Suriye barış görüşmelerini etkileyeceğini söyleyerek, hükümetinin görüşmelerde bulunmaya devam edeceğini belirtti.
Suriye krizinin en önemli aktörlerinden olan, Esad’ı destekleyerek IŞİD’e karşı hava hârekatı başlatan Rusya da 4 Ocak’ta yaptığı açıklamada “Dostları olarak, bu iki ülke arasındaki anlaşmazlıkların ve oluşabilecek yeni sorunların çözümü için, talep olması halinde bir arabulucu rolü oynamaya hazırız” ifadelerini kullanmıştı.
İYİLEŞME UMUDU
2013 yılında İran Cumhurbaşkanlığına gelen Hasan Ruhani’ninn uzlaşmacı politikaları Batı ile yakınlaşmasına yaradı. Ancak bu yakınlaşma sinyali, İran’ın bölgedeki hareket alanının genişlemesinden endişe eden Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinde huzursuzluğa neden oldu.
Batı ile nükleer müzakerelerde Kasım ayında mutabakata varılırken, komşularla ılımlı politikalar güdülmeye başlandı. Suudi Arabistan liderliğindeki Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi, Aralık ayında İran’ı “iyi komşuluk ilişkileri” kurmak adına konsey toplantısına çağırdı.
İran – Suudi Arabistan ilişkilerinin düşük de olsa iyileşme ihtimâli Arap Baharı süresince Suudi Arabistan’ın monarşi yönetimini Şiilere karşı ayrımcılık yapmakla suçlayan Şii din adamı El-Nemr’in idam edilmesiyle başka “bahara” kaldı.
TÜRKİYE’NİN TEPKİSİ
İki ülke arasındaki gerginlikle ilgili olarak Türkiye’den ilk açıklamayı Dışişleri Bakanlığı yaptı.
Bakanlık, Suudi Arabistan’ın İran’daki misyonlarına yönelik saldırıların “kabul edilemez” olduğunu açıklarken, diplomasi diline geri dönülmesini gerektiğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise 6 Ocak’ta yaptığı açıklamada Suudi Arabistan’ın büyükelçiliğinin yakılmasını tasvip etmediğini söyleyerek idam kararının Suudi Arabistan’ın iç hukukuyla alakalı olduğunu söyledi. Erdoğan İran’da da idam cezasının olduğunu hatırlattı.
PETROL NE OLACAK?
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün (OPEC) iki önemli üyesi arasındaki bu gerginlik petrol piyasasında da endişeleri artırıyor.
Mevcut durumda rekor arz fazlası sebebiyle petrol fiyatları bir yılda yüzde 30 değer kaybetmişken bundan en büyük zararı dünyanın en büyük petrol üreticisi Suudi Arabistan gördü. CIA verilerine göre ülke nüfusunun yüzde 10 ila 15’i arasında bir kısmını oluşturan Şiilerin büyük çoğunluğunun doğudaki petrol yataklarının yakınlarında yaşadığı ülke, petrol fiyatlarındaki düşüş nedeniyle 2015 yılında 98 milyar dolar açık verdi.
ABD’deki rakiplerini piyasada devre dışı bırakmak isteyen Riyad, zararda olmasına rağmen hâlen OPEC’in petrol üretimini kısmasına karşı. Zaten bu sebeple Aralık’taki OPEC toplantısında Suudi Arabistan’ın da büyük etkisiyle ham petrolün üretim kotası kaldırıldı. Bu da petrolün hem 2014’ü hem 2015’i kayıpla kapatmasına neden oldu.
Suudi Arabistan, Venezuela ve Kanada’nın ardından dünyanın en büyük dördüncü petrol rezervine sahip İran ise ihracat gelirini artırmak için üretimin düşürülmesini istiyor. Ancak OPEC üyesi Körfez ülkeleri Suudi Arabistan’ın yanındayken bu planının tutması çok olası değil.
İran’ın elindeki diğer koz ise Batı’nın yıllardır uyguladığı yaptırımların yakında kalkacak olması. Yaptırım yükünden kurtularak OPEC’teki eski konumuna kavuşmak isteyen İran, yaptırımların kalkmasıyla petrol üretimini günde 500 bin varil artıracağını çoktan açıklamış durumda. Yaptırımlardan önce İran’ın üretimi 4 milyon varil civarındayken, yaptırımlar sonrası günde bir milyon varile kadar düştü. İran’ın üretimi artırması hâlihazırda ağzına kadar dolmuş petrol stokları için çok da olumlu bir kapıya açılmayacak gibi.
“FİYATLARDAKİ DÜŞÜŞ SÜRECEK”
Bloomberg’e konuşan ABD merkezli yatırım firması Turner, Mason Co. Genel Müdür Yardımcısı John Auers, krizin hemen ardından ani bir yükseliş gösteren ancak bugün itibariyle 12 yılın en düşük seviyesini gören petrol hakkında kısa dönemde 1 ile 3 dolar arasında yükselişlerin olabileceğini ancak uzun dönemde Suudi Arabistan’ın bulunduğu pozisyonu koruyacağını, bu durumun da İran’a daha çok zarar verebileceğini açıkladı. Auers’e göre iki ülke de gerilim artsa da piyasanın etkilenmesine çok fazla izin vermeyecek.
FGE Enerji Danışmanlık firması Kıdemli Petrol Analisti Tushar Tarun Bansal’a göre petrol stokları yetersiz olsaydı iki ülke arasındaki gerginliğin etkisi daha büyük olabilirdi. Ancak mevcut durumda küresel arz fazlası varken fiyatlar üzerindeki baskı devam edecek.
Bloomberg’e konuşan diğer bir uzman, danışmanlık şirketi Cornerstone Global Associates’in kurucusu Ghanem Nuseibeh’e göre ise İran şu an bölgesel olarak ıssız bir konumda. Nükleer anlaşma ile dünyanın daha geniş bölümüne yeniden entegre olmayı ümit ederken, aslında tam da tersini yapmış oldu.
Open all references in tabs: [1 – 6]