DOHA (AA) -ENES KANLI – Suudi Arabistan ve Katar, IŞİD’in Suriye ve Irak’ta yol açtığı güvenlik krizi nedeniyle aralarındaki sorunları erteliyor.
Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn’in, 5 Mart’ta Katar’ın konsey içinde imzaladığı güvenlik anlaşmasının gerekliliklerini yerine getirmediği gerekçesiyle Doha büyükelçilerini çekme kararıyla patlak veren kriz için çözüm çabaları sürüyor.
Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani’nin, iki gün önce Suudi Arabistan’ın Cidde kentine “dostluk ziyareti” gerçekleştirerek, Kral Abdullah ve üst düzey yetkililerle “bölgedeki son gelişmeleri” görüşmesi, krizin çözümü yönünde bir adım olarak değerlendiriliyor.
Aynı saatlerde, arabuluculuk çalışmalarında görev yapan Kuveyt Emiri Şeyh Ahmed Al Sabah da, BAE’ye sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi. Kuveyt Emiri, burada Başbakan ve Dubai Emiri Şeyh Muhammed bin Raşid Al Maktum, Abu Dabi Veliaht Prensi ve BAE Genel Kurmay Başkanı Muhammed bin Zeyd Al Nahyan ile “KİK’in ortak yürüyüşü ve bölgedeki son gelişmeleri” ele aldıkları bildirildi.
Kuveyt Dışişleri Bakanı Şeyh Sabah el-Halid Al Sabah, 2014 Ağustos’u sonunda Cidde’de gerçekleşen KİK toplantısının ardından yaptığı açıklamada, “Üye ülkelerin tüm farklılıkları gidermeye istekli olduklarını ve üç ülke büyükelçilerinin her an Doha’ya dönebileceğini” söyledi.
Söz konusu ülkelerden Suudi Arabistan, Bahreyn, BAE ve Katar, ABD’nin IŞİD terör örgütüyle mücadele için oluşturduğu koalisyon içerisinde aktif olarak yer alıyor.
-Krizin arkasındaki nedenler
Körfez tarihinde bir ilk niteliği taşıyan “Büyükelçi krizinde”, Katar güvenlik anlaşmasında “Üye ülkelerin içişlerine müdahale etmeme, güvenlik ve istikrarını tehdit edecek kişi ve yapıların desteklenmemesi ve düşman medyaya ev sahipliği yapmama” maddelerini yerine getirmemekle suçlandı.
Kriz bölge ülkeleri arasında çeşitli dış politika tercihlerindeki birikmiş gerilimden kaynaklanması nedeniyle, bölge basını, sivil toplum diğer alanlara çabucak yayıldı.
Katar Dışişleri Bakanı Halid bin Atiyye, krizden sonra Paris’te yaptığı konuşmasında ülkesinin dış politikasının bağımsızlığının tartışma konusu yapılamayacağını açıklamıştı.
Buna karşılık Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, Doha’nın “politikalarını revize etmemesi halinde” krizin aşılamayacağını söyledi.
KİK dönem başkanlığını elinde bulunduran Kuveyt, krizin aşılması için arabuluculuk çalışmalarına yürüttü. Karşılıklı ziyaretler ve görüşmelerle altı hafta sonra KİK dışişleri bakanlarının Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da gerçekleştirdiği toplantıda krizin aşıldığı mesajı verildi. Toplantıda, “Riyad Anlaşması” şeklinde isimlendirilen güvenlik anlaşmasının uygulanması için özel bir komite kurulması kararlaştırıldı.
Katar basını, anlaşmanın Doha’nın tavizleriyle değil karşılıklı uzlaşıyla sağlandığını yazdı. Komitenin sürdürdüğü çalışmalar çeşitli toplantılar ve resmi açıklamalarla sürdü ancak büyükelçiler görev yerlerine henüz dönmedi.
Öte yandan BAE, Temmuz ayında Suudi Arabistan sınırında iki Katarlıyı ajanlık suçlamasıyla tutukladığını açıkladı. Katar Dışişleri Bakanlığı iddiaları reddederek “Vatandaşlarını koruyacağını” açıkladı ancak konuyla ilgili daha sonrasında bir gelişme yaşanmadı.
Geçen ay, Katar’ın, topraklarında bulunan Mısır’daki Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) liderlerinden 7 kişinin bir hafta içinde ülkeden ayrılmalarını istediği haberi dünya basınına yansıdı. Uluslararası analistler, Katar’ın Körfez’deki komşularından gelen baskı karşısında taviz vermeye başladığı yorumunu yaptı.
-Katar-Suudi Arabistan çatışması
Katar, 1971’de bağımsızlığını kazandığı günden bugüne Körfez’in en büyük toprak parçası Suudi Arabistan ile ilişkisinde bir çok iniş çıkış yaşadı. Toprak anlaşmazlığı nedeniyle 1992’de sınır kontrol noktasında Suudi Arabistan askerleriyle çıkan silahlı çatışmada Katar iki askerini kaybetti. Sorunun çözülmesi için ortak bir komite kuruldu ancak ilerleme kaydedemedi.
Emir Şeyh Halife bin Hamad, yurt dışı gezisine çıktığı sırada Veliaht Prens oğlu Hamad bin Halife ve emirlik ailesinin önde gelenleri tarafından 1995 haziranında tahttan indirildi. Saray darbesi mağduru Şeyh Halife, Cenevre’den Körfez liderlerinin arkasında olduğunu söylese de Washington yeni yönetiminin “Irak ve İran ile ilişkileri” konusunda kendisine verdiği güvenceler nedeniyle yönetimi tanıyacağını söyledi.
Tahta geçen Hamad, hızla reform çalışmalarını başlatmıştı ancak aradan geçen bir sene içinde kendisine karşı darbe girişiminde bulundukları gerekçesiyle, aralarında emirin kuzeninin bulunduğu 30 kişi ömür boyu hapse mahkum edildi. Duruşmada şahit olarak dinlenen dönemin Başbakanı Hamad bin Casim de darbe girişiminin arkasında Suudi Arabistan ve Bahreyn olduğunu dile getirdi.
Bundan altı sene sonra, Doha’da bulunan El Cezire televizyonunda 2002 yılında yayınlanan bir programda Suudi Arabistan kraliyet ailesinin muhalifleri tarafından eleştirilmesi üzerine krallık Doha büyükelçisini çekme kararı aldı.
Zamana yayılan kriz karşılıklı üst düzey ziyaretlerle ancak 2008 yılında aşılabildi. Sınırların belirlenmesi ve ilişkilerin geliştirilmesi için ortak bir komite kurulması kararlaştırıldı. İlişkilerdeki iyi atmosfer Mayıs 2010’da, Kral Abdullah’ın ricası üzerine 1996’daki darbe girişiminde yer aldığı gerekçesiyle hükümlü 30 kişiyi serbest bırakmasıyla zirve yaptı. Serbest bırakılanlar Riyad’da veliaht prens tarafından karşılandı.
-Arap Baharı’nın ayırdığı komşular
KİK ülkeleri, Arap Baharı sürecini Bahreyn haricinde topraklarından uzak tutmayı başardı ancak yaşanan rejim değişiklikleri konusunda ortak bir tavır sergileyemedi.
Bu ayrışmanın en belirgin ortaya çıktığı ülke Mısır oldu. Suudi Arabistan ve BAE, 2011 Şubatında Mübarek rejiminin gitmesinden memnuniyetsizliğini, sürece izin veren müttefiki ABD’ye sesli olarak dile getirdi. Katar ise Mübarek’in devrilmesini memnuniyetle karşıladı ve yeni yönetimle iyi ilişkiler geliştirme çabasına girdi.
Müslüman Kardeşler yönetiminin Haziran 2012’de seçimleri kazanarak göreve gelmesinin ardından, Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri İhvan’ın temsil ettiğini öne sürdüğü siyasal İslam’ı kendilerine tehdit olarak algıladıklarından ekonomik ve siyasi ilişkilerini asgariye indirgedi. Katar ise, bunun aksine Mursi yönetimine diplomatik, siyasi ve 8 milyar dolar değerinde kredi ve hibe olarak finansal desteğini sundu.
-Suriye muhalefetinde Katar ve Suudi Arabistan ayrımı
Arap Baharının en kanlı geçtiği ülke Suriye’de ise iki ülke Beşşar Esed rejimi karşısındaki siyasi ve silahlı muhalefeti destekledi. Ancak muhalefet içinde Katar İhvan’a yakın isimleri desteklemeyi tercih ederken, Suudi Arabistan ise seküler grupları desteklemeyi tercih etti. Muhalefet içindeki ayrışmanın vardığı nokta, uluslararası toplumda rejim sonrası dönemde muhalefetin birlikte hareket edebileceğine dair şüpheleri arttırdı.
Suudi Arabistan ve BAE, Katar’ı sahadaki El Nusra gibi radikal gruplara destek vermekle suçladı. Katar bu iddiaları kesin bir dille reddederken, Suriye muhalefetine desteğinin belirli gruplarla sınırlı olmadığını savundu.
Terör örgütü IŞİD ve beraberindeki grupların Musul’u ele geçirmesi ve ardından gerçekleştirdiği infazlarla dünya gündemine yerleştiği günlerde, Almanya Kalkınma Bakanı Gerd Mueller, katıldığı televizyon programında Katar’ı IŞİD’i finanse etmekle suçladı.
Buna karşılık Katar Dışişleri Bakanı Atiyye, iddiaları “Katar, IŞİD’in de aralarında bulunduğu hiçbir aşırı grubu desteklemez. Aşırı grupların bölgeyle ilgili vizyonlarını hiçbir şekilde desteklemedik ve asla desteklemeyeceğiz” sözleriyle yanıtladı.
Aynı iddialar geçen ay CNN televizyonunda göreve gelmesinin ardından ilk kez basın karşısına çıktığı röportajında Katar Emiri Şeyh Temim’e, “Katar’ın aşırı grupları direk olarak desteklediği veya bireysel bağışçıların bu grupları desteklemesine göz yumduğu” sorulması üzerine, Emir “Bazı grupların aşırı olduğunu biliyoruz. Biz aşırılara finansal destek sağlamıyoruz. Ancak farklılıklar var. Bazı kişiler ve ülkeler, İslami sosyal çevreden gelen tüm grupları terörist olarak düşünüyor. Biz bunu kabul etmiyoruz” yanıtını verdi.
Geçen haftalarda merkezi ABD’nin New York kentinde bulunan The Intercept adlı medya takip merkezinin internet sayfasında yer alan, Pulitzer ödüllü gazeteci Glenn Greenwald imzalı haberde, ABD hükümetinde yer almış eski yetkililerinin kurduğu ve BAE’nin finanse ettiği bir lobi şirketinin “Katar’ın İslamcı grupları desteklediği yönünde haber yapmaları için ülkedeki bazı gazetecilerle çalıştığı” iddia edilmişti.