DOHA (AA) – ENES KANLI – Körfez yönetimleri, Arap Baharı sonrası sesini yükselten muhaliflere karşı yaptırım aracı olarak “vatandaşlıktan çıkarma” politikası uyguluyor.
Son olarak ünlü komedyen Basim Yusuf’un Mısır’daki darbe yönetimi tarafından vatandaşlıktan ihraç edilmesi Ortadoğu’da uygulanan söz konusu politikanın sebep ve sonuçlarını tekrar gündeme taşıdı.
Mısır ve Suriye’deki otoriter rejimlerin sıklıkla başvurduğu yöntemin özellikle Körfez monarşilerinde sıradan bir cezalandırma yöntemi şeklinde uygulandığı gözlemleniyor.
Bahreyn resmi haber ajansı BNA’nın haberine göre, ülkenin başkenti Manama Ceza Mahkemesi’nin Aralık 2013’te açılan bir davada 9 Bahreynli’yi ülkeye silah ve patlayıcı kaçırmak suçlamasıyla dün vatandaşlıktan çıkardı ve üçünü de “polise saldırı” suçlamasıyla 3 yıl hapse mahkum etti. Haberde, hükümlülerin İran Devrim Muhafızları’ndan askeri eğitim gördükleri ve finansman sağladıkları iddia edildi.
Bahreyn Krallığı, geçen ay yine dokuz kişiyi “terörist hücre oluşturmak” ve “ülkeye silah sokmaya çalışmak” suçlamalarıyla vatandaşlıktan çıkarmıştı.
Arap Baharı sürecinde, Manama 2011 Şubat’ında, Şii çoğunluğun demokratik reform talepleri doğrultusunda başlattığı kitlesel gösterilerle sarsılmıştı. Ayaklanmaların ardından Bahreyn 2012 yılında rejim karşıtı protestolarda ön saflarda yer alan 31 kişiyi vatandaşlıktan ihraç etmişti.
Bahreyn Kralı Hamad bin Halife, hükümet karşıtı gösterilerle mücadele gerekçesiyle geçen yıl insan hakları örgütlerinin tepkisini çekerek “tehlikeli terör suçlarının” vatandaşlıktan çıkarmayla cezalandırılmasını teklif eden yasa tasarısını onaylamıştı.
-Kuveyt 30 kişiyi vatandaşlıktan çıkardı
Öte yandan Kuveyt, pazartesi günü aralarında muhalif Halk Eylemi Hareketi yetkililerinden Saad el-Acmi’nin de yer aldığı 18 kişiyi vatandaşlıktan çıkardığını açıkladı.
Kuveyt, temmuzdan bu yana aralarında muhalif bir televizyon kanalının sahibi Ahmed Cabir el Şammeri, İslam Alimi Nebil el-Avadi ve eski bir milletvekilinin de aralarında bulunduğu 30 kişiyi vatandaşlıktan çıkardı.
Temmuz ayındaki kararları “reform isteyen insanlara karşı baskı” olarak niteleyen New York merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), “Hiçbir hükümet, şahıslara, görüşlerine ve eylemlerine katılmadığı için halkını vatandaşlıktan çıkarma hakkına sahip değildir” değerlendirmesinde bulunmuştu.
– BAE’nin Arap Baharı’na sert karşılığı
Yedi federal emirliğin bir araya gelerek oluşturduğu monarşik Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ise Arap Baharı’nın henüz ilk aşamalarında “daha şeffaf bir hükümet ve özgür seçimler” için imza toplayan altı aktivistin reform çağrılarına, Aralık 2011’de bu aktivistleri vatandaşlıktan çıkararak yanıt vermişti.
Aralarında Mısır Müslüman Kardeşler (İhvan) Teşkilatı ile yakın ilişkileri olduğu ileri sürülen muhalif Islah Hareketi’nin lideri Muhammed Abdurrezzak es-Sıddık’ın da yer aldığı altı kişiyi savunan insan hakları aktivisti ve ülkenin önde gelen hukuk akademisyeni Muhammed er-Ruken de 2013 Temmuz’unda 10 yıl hapse mahkum edilmişti.
Islah Hareketi’nin İhvan ile bağlantılı olduğu iddia edilerek, “rejimi devirmeye çalışmak” suçlamasıyla 94 kişi yargılandı. Körfez tarihine “BAE 94” olarak geçen dava, geçen yıl tamamlandı. Sekiz kişi hakkında gıyabında on beş yıl, 61 kişi hakkında yedi ila 10 yıl hapis cezası verilirken ve 25 kişi ise beraat etti.
Bununla beraber, BAE’nin vatandaşlıktan çıkardığı altı aktivistten birini sınır dışı ederken, kendisine Komodor Adaları pasaportu verdiği kaydedilmişti. Abu Dabi’nin 2009 yılında “devletsiz” bıraktığı kimselere pasaport vermesi için Komodor Adaları yönetimiyle 200 milyon dolarlık bir anlaşma yaptığına ilişkin haberler de bu dönemde basında yer almıştı.
-Usame bin Ladin’in vatandaşlıktan çıkarılması
Suudi Arabistan’ın vatandaşlıktan çıkarma sicili ise komşularına göre daha az. Suudi Arabistan Krallığı, 1994 yılında ülkesinin önde gelen varlıklı ailelerinden dünyanın da yakından tanıdığı Usame bin Ladin’i terör faaliyetleri sebebiyle vatandaşlıktan atmıştı.
Ayrıca, Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz, Kasım 2012’de ülkenin doğusunda artan Şii ayaklanmalarını bastırmak için çok sayıda kraliyet emri yayınladı. Yayınlanan emirler arasında, “protestolara katılanların affedilmemek üzere” vatandaşlıktan çıkarılacağı da belirtildi.
-Katar da aynı politikayı uyguluyor
Öte yandan Katar, 2004’de el-Murra kabilesinin Gafran koluna mensup beş binin üzerinde Katarlıyı, Suudi Arabistan kökenli oldukları ve halen çifte vatandaş oldukları gerekçesiyle yurttaşlıktan çıkardı. Katar, bu hamlesiyle Körfez’de en çok kişiyi vatandaşlıktan çıkarma rekorunu kırdı ve halen koruyor. Vatandaşlıktan çıkartılan bu aşiret üyeleri ise daha sonra Suudi Arabistan’a taşınarak, bu ülkenin vatandaşlığına geçti. Katar nüfusunun neredeyse yüzde dördüne tekabül eden aşiret üyesinin vatandaşlıktan çıkarılmasının arkasındaki asıl nedense diğer örneklerde olduğu gibi siyasiydi.
Cezalandırılan kabile mensuplarının 1996’da Suudi Arabistan’ın da desteklediği iddia edilen darbe girişiminde rol aldıkları öne sürüldü.
-Körfez’de “vatandaşlık” ne demek?
Bölgede 70’lerde petrolün çıkartılmasıyla Körfez ülkesi vatandaşlığı, petrol gelirlerinden paya uzanan stratejik bir önem elde etti.
Petrol öncesinde söz konusu bölgedeki kral, şeyh ve emirlerden vatandaşlık almak bölgedeki kraliyet ailelerinin pasaport çıkartmaktan elde ettikleri gelirler nedeniyle çok daha kolaydı. Pasaport gelirlerine ihtiyaç duymayan daha varlıklı monarşiler ise sınır bölgelerindeki aşiretleri silahlı kuvvetlerine katmak için vatandaşlık teklif ediyordu.
Yetmişlerin ikinci yarısından itibaren petrol gelirleri, kurulan anonim petrol şirketleri, yükselen gayrimenkul ve arazi fiyatları, Körfez pazarına akın eden yabancı yatırımcı ve yabancı iş gücü ithal etme gibi çarpanlarla hızlı bir ekonomik canlanmaya neden oldu. Böylelikle Körfez’de vatandaşlık, hem yurttaşlar hem de yöneticiler için altın bir anlaşmaya dönüştü. Halklarına sağlayacakları ekonomik fayda ve avantajlar karşılığında, kraliyet ailelerinin yöneteceği refah ve otorite güvence altına alındı.
Herhangi bir Körfez ülkesinin yurttaşı olmak, artık sınırlar arasında geçiş yapmaktan ziyade, yöneten ailelere sadakatin karşılığında petrol gelirlerine ulaşma, isyan ve muhalefetteyse, bu ekonomik pastadan men edilme için kullanılan bir siyasi araca dönüştü.
-Yurttaşlık ekonomik güç
Tüm Körfez ülkelerindeki yasalar, sadece söz konusu ülke vatandaşlarının belirli ticari faaliyetlerde yer alabilmesine izin veriyor. Günümüzde de Körfez’deki aşiretler arasında sadece vatandaşlara sağlanan ticari imtiyazlardan faydalanmak için birden fazla Körfez ülkesi vatandaşlığı bulunan iş adamlarıyla karşılaşılıyor.
Bir Körfez ülkesinde herhangi bir yatırım veya ticari faaliyet yapmak isteyen bir yabancı, o ülkenin vatandaşı olan fiili veya asli bir ortakla çalışmak zorunda. Bunun sonucu söz konusu ülkelerde, pasaportlarını birden fazla ticari faaliyete komisyon karşılığı kiralayan çok sayıda kişi bu yolla astronomik gelir elde ediyor.
Bununla beraber, vatandaşlıktan çıkartılan kimselerin ise kaybettikleri ekonomik avantajların yanı sıra hayatlarını bu ülkelerde sürdürmeleri neredeyse imkansız hale geliyor. Vatandaşlığını kaybeden kimselerin, kendilerini ihraç eden yönetimden, yabancı statüsüyle oturum alabilme ihtimali kalmıyor.
Çalıştıkları kamu veya özel sektördeki işlerinden oturum izni olmadığı için çıkartılan kişiler, Körfez ülkesi vatandaşı çocuklarına sağlanan eğitim burslarından da mahrum kalıyor.
Yurttaşlıktan ihraç edilen kişilere sonuçları itibariyle bir çeşit sürgün ve ekonomik yaptırım cezası verilmiş oluyor.