Maalesef kredimiz tükendi

Nazlı ILICAK
Nazlı ILICAK
nilicak@bugun.com.tr

Tayyip Erdoğan, Ortadoğu’daki en yakın müttefiki Katar’a gitti ama tam da ziyareti öncesinde Katar’ın Müslüman Kardeşler’in lider kadrosunu Doha’dan gönderme kararı aldığı ortaya çıktı. Zira Katar, Suudi Arabistan’ın, Birleşik Arap Emirlikleri’nin ve Bahreyn’in baskısına dayanamadı.

Bakalım, Doha’dan ayrılan İhvan kadrosu, Türkiye’ye mi gelecek?

Laik bir ülke olarak Türkiye’nin İslâm dünyasının ihtilâflarında taraf tutması, başımızı çok ağrıttı; ağrıtıyor. Zira Müslümanlar arasında bir birlik ve beraberlik mevcut değil. İran ve Hizbullah’ın temsil ettiği Şia ile Sünni dünyasının çelişkilerini biliyoruz. Ama aynı zamanda, Suudi Arabistan’daki Vahabi ve Selefi geleneği de Müslüman Kardeşler’le uyum sağlayamıyor. Oysa her ikisi de Sünni. Zaten bu yüzden Mısır’da darbe olunca, Suudi Arabistan Sisi’den yana tavır aldı. Türkiye’nin Mursi’ye gereğinden fazla sahip çıkmasını ise Tayyip Erdoğan’ın Milli Görüş geçmişiyle açıklayabiliriz. Erdoğan, o kadar ağır sözler sarf etti ki sonunda, Mısır’la diplomatik ilişkilerimiz kesildi. Eğer mesele sadece demokrasi olsaydı, aynı tepkiyi Mayıs 2014’te gerçekleşen Tayland’daki darbeye karşı da gösterirdik. Bahreyn’de, Sünni azınlık yönetimine karşı ayaklanan halklar tanklarla bastırıldığında, niçin özgürlük tutkumuzu kaybediverdik? Suudi Arabistan, mezhep dayanışması sebebiyle Bahreyn yönetimine arka çıktı. Türkiye de dahil olmak üzere bütün dünya seyirci kaldı.

Dış ilişkilerde her zaman menfaatler ön plana çıkar ama Türkiye, daha ziyade mezhepsel bağlarla hareket ediyor gibi göründü. Bahreyn’deki tepkisizliği ya da Mısır’daki aşırı tepkiyi ve Suriye’deki olağanüstü gayretkeşliği ancak bu ideolojik yakınlıkla açıklayabiliriz.

İşte şimdi Ortadoğu politikamızın acı meyvelerini topluyoruz. Eski ABD Büyükelçisi Ricciardone, El Nusra ve Ahrar El Şam ile Türkiye’nin ilişkilerine temas ediyor: “Suriye’deki muhalif grupları kırmızı (açık düşmanlar), sarı (ortadakiler) ve yeşil (güvenilir dostlar) diye işaretledik. Türk yetkililer, sarı grupları ikna edip, yeşile çevirebileceklerini düşünüyordu. Biz Türkiye’ye, ‘İkna edilebilir görüyorsunuz fakat bizim onlarla çalışmamız mümkün değil. Siz de onlarla çalışmazsanız iyi olur’ dedik. Bu grupların sınırlarınızdan geçmesine izin vermemeniz iyi olur diye uyardık. Türkiye, El Nusra ve Ahrar El Şam’ın huduttan geçmesine göz yumdu.”

Herhalde, MİT’in denetimindeki TIR dolusu silahlar da “İkna edilebilir” addedilen bu radikal Sünni gruplara gidiyordu.

Wall Street Journal (WSJ) ve New York Times’ta da ülkemizle ilgili olumsuz haberler yayınlandı. WSJ’nin başlığı, “Ankara’daki olmayan müttefikimiz”, aslında her şeyi anlatmaya yeter. Gazetede şu ifadeler kullanılıyor: “Türk hükümeti bir NATO üyesi olmasına rağmen, ABD müttefiki ya da Batı’nın dostu olarak davranmayı uzun bir süredir bıraktı… İncirlik yaklaşık 60 yıldır ABD güçlerine ev sahipliği yaptı ama belki de İncirlik’i Kuzey Irak’taki bir hava üssüyle değiştirmenin zamanı geldi. Ortadoğu’da, Ankara haricinde başka seçeneklerimiz var.”

ABD’nin önemli gazetelerinden New York Times ise IŞİD’in ucuz petrol ticaretinde Türkiye’nin güneyinin önemli bir pazara dönüştüğünü ileri sürdü. Hatta bu karaborsa ticaretten bazı hükümet yetkililerinin rant sağlıyor olabileceğini ifade etti.

Ne de olsa önümüzde Rıza Sarraf örneği var ve Batı Türkiye’nin bu ayıplı durumunu biliyor.

Tayyip Erdoğan Katar’a giderken “Türkiye’nin teröre karşı olduğu” açıklamasını yaptı ama ülkemizde uçan kuştan haberi olan Batı’yı sanırım bu sözler ikna etmeyecek. Çok müsrif davrandık ve kredimizi tükettik.

Dava uğruna
 
Radikal’de Orhan Kemal Cengiz, bütün yolsuzluklara rağmen, Erdoğan’ın halkı nasıl ikna ettiğini çok güzel açıklıyor. Yorumuna aynen katılıyorum. Siyasal İslâm’ı kalkan olarak kullanıyor: “Sizin ulvi bir amacınız var. Toplumu dönüştüreceksiniz. Daha dindar bir halk ve dini kurallara daha uygun bir devlet oluşturacaksınız. Dolayısıyla bu yola giderken, elinizde güçlü araçlarınızın olması ve parasal imkânlardan yararlanmanız lazım. Dindar insanlar olarak iktidara geldiğiniz için, artık iktidardan gitmemeniz şart. Gidip de dindar olmayanlara iktidarı bırakamazsınız.”

Hedef bu şekilde tespit edilince, havuz medyası için para toplanabiliyor; arada Ulu’l Emr sıfatıyla villalar, saraylar alınıyor. Söz konusu dava olunca kimse itiraz etmiyor. Vicdanlar rahat!

Peki demokratik ve laik bir ülke böyle bir ağırlığı taşıyabilir mi? Bence taşıyamaz. Mutlaka bir yerden patlak verecektir.

Basına kapalı toplantı!!!
 
Önümüz arkamız, sağımız solumuz saray oldu. Ankara’da Cumhurbaşkanı için AK Saray hazırlandı. Başbakan iken Dolmabahçe’de ofisi vardı. Şimdi, İstanbul’da, Vahdeddin Köşkü’ne yerleşmeye hazırlanıyor. Bu yüzden de yakın olsun diye, ofisini Beylerbeyi Sarayı’na taşıdı. Bazı medya mensuplarıyla yaptığı toplantı vesilesiyle, Beylerbeyi Sarayı’nda bir ofisi olduğunu öğrendik.

Anadolu Yakası’nda birkaç köşk daha var. Gözden kaçmasın… Küçüksu Kasrı, Hıdiv Kasrı vs… Öğlen yemeklerinde de devlet erkanı ve eşleri bu mekanları kullanabilir.

Sadede gelelim… Beylerbeyi Sarayı’ndaki medya toplantısı, sadece seçilmiş isimlerle yapıldı. Ben artık buna “akreditasyon” demiyorum. Zira ne konuşulduğu da tam olarak kamuoyuna yansımadı. Durumun komikliğini, salondan çıkan bir gazeteci açıkladı: “Basına kapalı bir toplantı idi.”

Peki ya siz nesiniz? Medya mensubu değil mi?

2006 tarihli Türk Silahlı Kuvvetleri’nin “Medya andıcı”nda akreditasyon sebebi şu sözlerle savunulmuştu: “Güvenilir olarak değerlendirilmeyen basın yayın kuruluşlarına akreditasyon verilmeyerek, bunların kamuoyunda itibar görmemesi sağlanmıştır.”

O gün bu mantık yanlıştı. Dün onları eleştirenler, bugün daha büyük yanlış yapıyor. Ve üstelik itibar kaybına uğrayanlar, davet edilmeyenler değil, aksine Beylerbeyi Sarayı’na çağrılanlar.

Hesap tutmuyor
 

This entry was posted in TR and tagged by News4Me. Bookmark the permalink.

About News4Me

Globe-informer on Argentinian, Bahraini, Bavarian, Bosnian, Briton, Cantonese, Catalan, Chilean, Congolese, Croat, Ethiopian, Finnish, Flemish, German, Hungarian, Icelandic, Indian, Irish, Israeli, Jordanian, Javanese, Kiwi, Kurd, Kurdish, Malawian, Malay, Malaysian, Mauritian, Mongolian, Mozambican, Nepali, Nigerian, Paki, Palestinian, Papuan, Senegalese, Sicilian, Singaporean, Slovenian, South African, Syrian, Tanzanian, Texan, Tibetan, Ukrainian, Valencian, Venetian, and Venezuelan news

Leave a Reply