Meracel Bahreyn kandili!.. – Erol Sunat – Yeni Meram Gazetesi
Ey Meracel Bahreyn! İki denizin buluştuğu, kavuştuğu yer. Şehrimizde ise Mevlana ile Şems’in ilk karşılaştığı, ilk tanıştığı yere nişane olsun diye, yedi kollu bir kandil koyduğumuz, adına Meracel Bahreyn Kandili deyip, her 7 Aralık’ta o kandili uyandırdığımız yer.
Tam orasıydı, değildi, az ilerideydi, şu kadar berideydi, sokağın içerisindeydi diyerek milimetrik hesaplar yaptığımız, kafa patlattığımız, bilgilerimizi test ettiğimiz, söz yarıştırdığımız kandil!
Bizler teferruatlarda boğulup giderken, şehrimize gelen ziyaretçiler, senin içine konduğun kimine göre alüminyum, kimine göre demirden muhafazayı ‘tekel büfesi kılıklı’ bir yer diye adlandırıyorlar!
İki denizin, iki mana insanının buluşma yerini bu kadar basite ve hafife almak saygısızlıktır, bu şehir bu saygısızlıktan bir an önce kurtulmalıdır, kurtarılmalıdır diye de görüşlerini en üst perdeden duymayanlar kalmasın diyerek anlatıyorlar!
Ne büyüklerimiz, ne ileri gelenlerimiz, ne de güzide basınımız henüz duyamadılar, gündeme alamadılar bu serzenişi!
Bu sözleri, sizlere duyurması, iletmesi için kendilerine söylenenler, iletemiyorlar mı, götüremiyorlar mı, hiç birinize?
Koskoca bir sene geçip gidiyor da, hiç mi sıra gelmiyor, hiç mi akla-hayale gelmiyor orası?
Tramvaylar, güzergahlar, hatlar, duraklar değişiyor da, küçücük, gariban ancak bir dünya mana yüklenen kandil muhafazası bir proje yapılıp geliştirilemiyor mu?
İşte biz yine bugün, ziyaretçilerin yapmış olduğu tespitle, o tekel büfesi kılıklı muhafazanın içine hapsedilmiş yedi kollu kandili uyandırmak için çevreleyeceğiz etrafını!
Yine burasıydı, orasıydı, yok değildi diyen allameler, bende-i Mevlanalar, ahkam kesiciler, kandil başında neler döktürecekler neler!
Ve sonra, hep birlikte, hep beraber, dualarla, yedi kolundaki kandil kollarını çakmaklarla uyandıracak yedi kişi.
Kandil uyandırılmaya başlandığında, flaşlar patlayacak ve sonra, diyeceğiz ki, yine uyandırdık kandili.
Gözlerini açtı, baktı bakıştık, gördü görüştük, söyleştik, halleştik dedikten sonra;
Ey kandil diyeceğiz, sana ayrılan zaman bu kadar!.
Daha Mehteran’ın ardından önce Valiliğin önüne, sonra türbeye kadar Mehteran marşlarının eşliğinde yürüyeceğiz.
Ardından dualar eşliğinde türbenin içine girip, Hazretin başına geleceğiz. Ruhuna fatihalar gönderip, icra edilecek programları izleyeceğiz.
Anlayacağın işimiz bir hayli çok!
Sana gelince!…
Hava soğuk, Aralık ayı malum!
Seni uyandırdık mı?
Uyandırdık!
Vazifemizi yaptık mı?
Yaptık!
Bak, bizler ayrılır ayrılmaz, kandil kollarında uyandırılan alevler sönmeye yüz tuttu.
Seremoniyi tamamlamaya yetecek kadar gaz koyduk zaten!
Ne yapacaksın gönlümüzde yanmayı!
Elimizde zevahiri kurtarıncaya kadar yan, kafi!
Yarım saate kalmaz, bütün kollarındaki alevler söner, gider!
Söndün gitti mi?
Biz sözümüzde durduk, seni uyandıracağız dedik, uyandırdık.
Daha fazla uyanık kalırsan, kim var, kim yok uyanır!
Bize zarar yani!
Şimdi uyuma zamanı!
Bir sonraki 7 Aralık uyandırma zamanına kadar, uyu!
Bak etrafında kimse kalmadı!
Sence nereye gitti bu kadar insan?
Her zaman olduğu gibi, ‘Beni uyandırdılar lakin, kendileri uyanamadılar gitti’ diyebilirsin!
Haklı olmasına haklı olabilirsin de, kim duydu?
Kimse!..
On gün içinde dünya kadar program var, seremoni var, sema gösterileri var, sergiler, paneller var.
Kandil uyandırmayı ertesi gün herkes unutur
Arada bir kaç meraklı gelir fotoğrafını çeker gider. Teselli olursun, avunursun.
Merak etme seneye yine geliriz, kandili yani seni uyandırmaya! Hep birlikte kandiliz, Meracel Bahreyn kandiliyiz diye selfie çubuklu selfieler çeker, paylaşırız her zaman yaptığımız gibi!