Konuyu Anadolu Ajansı’na değerlendiren uzmanlar, İran’ın askeri kuvvet kullanma tehditlerinin en mühim amacının memleket içinde oluşan infiali yatıştırma amacı olduğunu ancak Batı ile yapılan nükleer anlaşma ve Rusya’nın Suriye’ye yaptığı askeri müdahalesi gibi faktörlerle “elinin güçlendiğini” hisseden İran’ın, retorik düzeyde tavrını sertleştirmek için müsait bir zemin bulduğunu ifade ediyor.
Mina’da facia ve tehditler
İki memleket arasındaki derin kriz, Kurban Bayramı’nın 1. Günü 465’i İranlı olmak üzere, Riyad’ın açıkladığı resmi rakamlara göre 769 kişinin öldüğü Mina’daki izdihamdan sonra meydana geldi. İran’da birçok askeri, siyasi ve dini yetkili, Suudi Arabistan’ı hacıların güvenliğini sağlayamamakla suçlayarak, yaşanan olayla ilgili bir soruşturma komisyonu kurulmasını ve sorumluların uluslararası mahkemelerde yargılanmasını istedi. Bazı kesimler ise, Suudi Arabistan’ın hac organizasyonunu gerektiği gibi icra edemediğini ve bu görevin, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) gibi tüm Müslüman ülkelerin temsil imkânı bulacağı kurumlar tarafından yerine getirilmesi gerektiğini savundu.
Tahran’ın Riyad’ı hedef alan eleştirileri, izdihamda ölen İranlıların sayısı ve aralarında üst düzey yetkililerin de yer aldığı “yitik” İranlılarla ilgili belirsizlik sebebiyle daha da derinleşerek, aleni askeri tehditler yapacak kadar genişledi. Mina’daki izdihamın ardından açıklama yapan İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, Suudi Arabistan yönetimini çok katı ifadelerle eleştirerek, İranlı cenazelere ve hacılara lüzumlu özeni göstermemesi durumunda katı ve şiddetli karşılık verecekleri uyarısını yaptı.
İki bin roket hazır bekliyor
Hamaney’in ardından, Devrim Muhafızları Komutanı Tümgeneral Muhammed Ali Cafari de Mina’da olan izdihamın intikamını Suudi Arabistan’dan almak için hızlı ve katı bir tepkiye hazır olduklarını söyledi. Tahran’dan Riyad’a yapılan nihai tehdit ise bir diğer Devrim Muhafızları Komutanı Murteza Kurbani’nin “Suudi Arabistan ve İsrail’i vurmak için 2 bin İran füzesinin hazır beklediği” şeklinde yaptığı açıklama oldu.
Tehditler dahil kamuoyu ile ilgili
İran’ın askeri hücum tehditleriyle zirveye çıkan Tahran-Riyad gerilimini Anadolu Ajansı’na değerlendiren İranlı uzmanlardan emekli asker ve akademisyen Ahmed İbrahimi, İran’ın tehditlerinin “caydırma” amaçlı olduğunu belirtti.
Tahran’ın hedefinin, Suudi Arabistan’ın bölgedeki etkinliğini engellemek olduğunu savunan İbrahimi, İran’a ait olduğu ve Yemen’e silah taşıdığı söylenen bir tekneye el konulması, İran uçaklarının Yemen’e inişinin Suudi öncülüğündeki koalisyon tarafından engellenmesi, İran Büyükelçisi’nin Bahreyn’den hudut dışı edilmesi ve Kuveyt’te İran’la ilişkileri olduğu belirtilen bazı kişilerin gözaltına alınması gibi sebeplerle kızgın olan Tahran’ın, Mina’daki olayı bir bahane olarak kullanıp tepkisini ortaya koyduğunu savundu.
İran’ın daha evvel de “Suudi yönetiminin Yemen’de geri adım atmaması halinde karşılık vereceği tehdidinde bulunduğunu ancak bu yönde bir adım atmadığını” hatırlatan İbrahimi, “İran’ın, Arap ülkelerinin Yemen’e saldırısından bu yana bölgedeki hegemonyası daimi geriledi. Bu süreçte Irak, Bahreyn, Yemen ve Lübnan’da çok şey kaybettiğini hissediyor. Dolayısıyla bu türden tepkilere ihtiyacı mevcut. Öte yandan Amerika Birleşik Devletleri ABD Başkanı Baracak Obama da bu tehditler için İran’ın elini güçlendirdi” diye konuştu.
“İran’ın hücum niyeti ve gücü yok”
Tahran Üniversitesi Öğretim Üyesi ve eski mebus Celal Celalizade de “İran’ın asla Suudi Arabistan’a yönelik bir hücum niyeti ve gücü olmadığını” söyleyerek şöyle devam etti: “Çünkü bu hücum tüm İslam aleminin tepkisiyle karşılaşacak. Ayrıca İran, ekonomik olarak iyi durumda değil. Diğer yandan böyle bir hücum Amerika Birleşik Devletleri ABD ve Suudi Arabistan’ın müttefiklerini tahrik edecek. Dolayısıyla bu tehditler daha çok dahil kamuoyuna yönelik açıklamalardır.”
İran’ın deneyimli gazetecilerinden Taki Rahmani de İran’ın Suudi yetkilileri mesul tutmak suretiyle “küçümsediğini” ve bir nevi kuvvet gösterisinde bulunduğunu savundu. İran’ın, Suudi Arabistan’a karşı “misliyle mukabele” imkânının bulunmadığını ifade eden Rahmani, İranlıların tutuklanması ve baskıya maruz kalmasının bölgede gerilimi artıracağını ancak Tahran’ın askeri hücum ihtimalinin muhtemel görünmediğini söyledi. Rahmani ayrıca, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin de gerilimin yükselmesinden yana olmadığını vurguladı.
Rusya’nın bölgeye gelmesi etkili oldu
Ortadoğu Uzmanı Hasan Haşimiyan ise İran’ın tehdidini gerçeğe dönüştürmeyeceğini çünkü öncelikle ekonomik ve siyasi açıdan buna hazır olmadığını öte yandan İran’ın Yemen, Suriye ve Irak’taki askeri yenilgilerinin de dini liderin yeni bir maceraya atılmasına mani olacağı tahmininde bulundu.
İran’ın tehditlerinin Rusya’nın mühim bir aktör olarak bölgeye girmesiyle bağlantılı olduğu değerlendirmesinde de bulunan Haşimiyan, “İran, Rusya’nın geri çıkmasıyla sesini yükseltme cesareti buldu. Şu anda hiç kimse Rusya’nın Suriye’de ne zamana kadar kalacağını bilmiyor.”
Kaynak:Radikal İnternet Yayını