Demokratik bir ülkenin adil kararlar vermesiyle ünlü mahkemesi, darbecileri cezalandıran bir karar verince, o ülkede bir bayram havası eser.
Bayram havası esmese de en azından vakar içinde bir kabulleniş söz konusu olur.
Tabii marjinalleri bir tarafa bırakırsak…
ALENEN BÖLÜNDÜK
Ama o da ne?
Türkiye’de ilk kez darbe girişimine cezalar yağdıran mahkeme kararı, bırakın bir adalet rüzgârı estirebilmeyi, resmen toplumsal barışın üstüne bir balyoz gibi iniverdi.
Alenen ikiye bölündük.
– Kimi sevinçten zil takıp oynuyor…
– Kimi öfkeden deliye dönmüş durumda…
Zil takıp oynayanlar açısından…
Darbeciler cezalandırılmıştır.
Öfkeden deliye dönenler açısından…
Eşi benzeri görülmemiş bir haksızlık yapılmıştır.
İki taraf da ödünsüz, iki taraf da sonuna kadar inançlı, iki taraf da haklılığına yüzde yüz inanıyor.
SÜREÇ ZEHİRLENDİ
Neden böyle oldu?
Çünkü mahkeme süreci zehirlendi.
Nasıl mı zehirlendi?
Şöyle:
– Sahte CD iddialarıyla zehirlendi.
– Yargılamada ortaya çıkan hukuk dışılıklarla zehirlendi.
– Sahtecilik konusunda ortaya konan kanıtlarla zehirlendi.
– Olaylarla ilgisi olmayan sanıkların ısrarla tutukluluk hallerinin devam ettirilmesiyle zehirlendi.
GÜVENSİZLİK POMPALADILAR
Mahkemeler dava sürecinde ‘yeryüzünün en adil kararlarını vermekle meşhur mahkemeleri’ gibi davranmadılar.
Böyle bir algı yaratmadılar.
Tam tersine güvensizliği pompaladılar.
Darbe davası destekçileri tarafından bile “birtakım hukuksuzluklar yapılıyor olabilir” yorumlarına maruz kaldılar.
Böylece…
Bir güvensizlik çıktı ortaya…
Bayram edenler de, yas tutanlar da bu güvensizliğin farkında…
O nedenle yas tutarken de, bayram ederken de fena halde gerginler.
MİLİM SAPMAYACAKSINIZ
Sonuç?
Sonuç şudur:
Darbeyle ve darbecilerle mücadele ederken hukukun şaşmaz ölçütlerinden milim sapmayacaksanız.
Saparsanız…
Dünyanın en adil kararını verseniz bile toplumsal barışın üzerine bir balyoz gibi inmiş olursunuz.
Bir köşe yazarının suskun kaldığı anlar
– “Sen bilirsin, Türkiye nereye gidiyor” sorusu karşısında…
– “Bana okuyabileceğim üç kitap öner” talebi karşısında…
– “Yoksa sen dizi mi izliyorsun” şaşkınlığı karşısında…
– “Twitter vakit kaybı değil mi” şeklindeki bilmişlik karşısında…
– “Magazinle uğraşmak hiç yakışmıyor ama” tarzı steril çıkışlar karşısında…
– “Esad ne kadar direnebilir” merakı karşısında…
– “Tiyatro ölmez” diye atılan nutuklar karşısında…
– “Sen de hiçbir filmi beğenmiyorsun” şeklindeki laf çarpma girişimi karşısında…
Bakırköy’de bir cevelan
Yalçın Bayer gibi yerel yönetim çalışmalarına düşkün bir gazeteci değilim. Bu nedenle Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen, “Gel sana Bakırköy’de yaptığımız çalışmaları anlatayım” dediğinde “Eyvah” dedim.
“Eyvah” dedim ama yine de gittim. İyi ki de gitmişim.
Moralim düzeldi.
İki şahane olaydan haberim oldu.
1- OPERA BİNASI: İstanbul çok yakında fiziki şartlara süper uyumlu kocaman bir opera binasıyla tanışacak. Bakırköy Belediyesi’nin yaptırdığı opera binasının inşaatını gezdim. Bir caz orkestrasında saksofon çalan Belediye Fen İşleri Müdürü’nün opera binasını heyecanla anlatışına tanık oldum. Proje bittiğinde ortaya nasıl bir eserin çıkacağını gözümde canlandırdım. Vardığım sonuç şudur: İstanbul dünyada eşine az rastlanır bir opera binasına sahip oluyor. Salonsuzluk ağıtları yakanlara duyurulur.
2- BOTANİK PARKI: “Nerede boş bir alan varsa sok oraya TOKİ’yi” mottosuyla hareket edilen bir dönemde İstanbul’un en değerli arazisi, her santimetrekaresi özenle işlenen bir botanik parka dönüştürülüyor. Yer: Bakırköy E-5 kenarı… Arazinin büyüklüğü: Tam 48 bin 710 metrekare… Parkın içinde doğal göletler, tepeler, tematik parklar, doğal piknik alanları var. Pekala rant alanına dönüştürülebilecek nitelikteki bu arazi, çok yakında İstanbul’un hizmetine girecek.
Bu iki projenin de inşaatlarını gördüm. En büyük dileğim: Bittiklerinde gezmek.
Bu soruların yanıtı verilmeden olmaz
– Suriye’de diktatörlük var, Bahreyn’de de…
– Suriye’de Arap Baharı’nın etkisiyle yönetim karşıtı gösteriler oldu, Bahreyn’de de…
– Suriye’de yönetim göstericilere ateş açtı, Bahreyn’de ülkeye davet edilen Suudi ordusu toplu katliam yaptı.
— Suriye’de nüfusun çoğunluğu Sünni, Bahreyn’de nüfusun yarıdan fazlası Şii…
– Suriye’de yönetimde Alevi ağırlığı var, Bahreyn’de yönetimde Sünni ağırlığı var.
SORUYORUZ:
– Suriye’ye müdahale edenler, Bahreyn’i neden görmüyorlar?
– Neden günde bin kez Suriye diyen diller, bir kez olsun Bahreyn demiyor?
– Neden Bahreyn’de katledilen Şiiler adamdan sayılmıyor?
– Neden Ahmet Davutoğlu, Bahreyn’de yaşananlardan söz etmiyor?
‘Orhan Gencebay ile Bir Ömür’ albümü
KİŞİSEL TOP 5
1- TARKAN: Açık ara önde… Şahane bir yorum… (Hatasız Kul Olmaz)
2- AJDA PEKKAN: Tam beklediğim gibi… (Severek Ayrılalım)
3- VOLKAN KONAK: Bozlak havası bu kadar güzel yansıtılır! (Gurbet)
4- NÜKHET DURU: Yorumuyla havalandırmış şarkıyı… (Gitti de Gitti)
5- NİLÜFER: Kendine özgü bir hava katmış. (Dertler Benim Olsun)
Numan Bey’in peşindeki cümle
HAS Parti unutulur, Numan Bey AK Parti’ye geçer, yeni partisinde çok önemli makamlara gelir…
Bunlar olacaktır.
Ama şöyle bir şey de olacak.
O, “Harun gibi gelip Karun gibi gitmeyeceğiz” cümlesi var ya…
İşte o cümle Numan Bey’in peşini hiç bırakmayacak.
Nerede?
Halkın kalbinde!
Köy Enstitüsü ile İmam-hatip Lisesi
BENZERLİKLER:
– Köy Enstitüsü’nün de nefret edenleri var, İmam-hatip’in de…
– Köy Enstitüsü’nün de âşıkları var, İmam-hatip’in de…
– Köy Enstitüsü aydınlanma için kutsanıyor, İmam-hatip din iman adına…
– Köy Enstitüsü de duygusal çıkışlara yol açıyor, İmam-hatip de…
– Köy Enstitüsü’ne de boyundan büyük işlev yükleniyor, İmam-hatip’e de…
FARKLILIKLAR:
– Köy Enstitüsü devlet tarafından resmi ideoloji doğrultusunda kurulup geliştirildi. İmam-hatip ise halk tarafından sağcı iktidarların teşvikleriyle kurulup geliştirildi.
– Köy Enstitüsü kapandığı günden beri bir türlü rövanşı alamadı. İmam-hatip ise kolunun kanadının kırılmasından 10 sene sonra rövanşı alabildi.
– Köy Enstitüsü nostaljik bir hayıflanmayla anılıyor. İmam-hatip ise dinamik bir enerjinin baş aktörü…
– Köy Enstitüsü mezunları sıfır etkinlik noktasındalar… İmam-hatip mezunlarıysa etkinliklerinin zirvesinde…
– Köy Enstitüsü’nden ‘köylü edebiyatı’ çıktı… İmam-hatip’ten ise ‘Huzur Sokağı’ dizisi…