130 yıla yakın Fransız işgali altında kalan Cezayir’de, direniş gösteren iki milyon civarında Müslüman halk en acı şekilde katledildi. 1962’de bağımsızlığına kavuşan ülkenin günümüze kadar gelinen süreci ise askeri cuntanın zulüm ve katliamlarıyla dolu. Özellikle 90’lı yıllarda İslâmi hareketlerin siyasi başarısını hazmedemeyen Fransa etkisindeki rejim, Cezayir halkına çok acı bir süreç yaşattı, yüzbinlerce insan hayatını kaybetti. Aradan geçen yıllar ve son yıllarda başlayan Arap baharının da etkisiyle Cezayir’de de yaşanan dönüşüm ve reformlar eski acı günlerin geride kaldığını hatırlatsa da yakın geçmişte yaşanan acı tecrübe hafızalardan bir türlü silinemiyor. Bugün ise geçmişin tüm olumsuz şartlarına rağmen İslâmi faaliyetler, ülkede artarak daha aktif bir şekilde devam ettiriliyor.
Cezayir’in geçmişten günümüze acı sürecini, İslâmi hareketlerin faaliyetlerini ve günümüz Cezayir’indeki gelişmeleri Cezayirli Tahir Belğayr ile konuştuk. Belğayr, Bahreyn Üniversitesi’nde İslâm Hukuku Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi. Kendisiyle ‘İslâm ülkeleri kanaat önderleri’ forumunda karşılaştık. Forumun ana gündem maddesi Filistin ve Mısır. Gelen misafirler dünyanın birçok İslâm beldesinden gelen İslâmi cemaat, parti ve hareketlerin, lider, yetkili ve etkili isimleri. Birçok önemli isimle ülkelerindeki sorunlar ve İslâmi davanın sorumlulukları hakkında görüş alışverişinde, söyleşilerde bulunduk. Tahir Belğayr de bunlardan biri oldu. Belğayr, Cezayir meclisinde 40 milletvekiline sahip Cezayir Hamas’ına bağlı bir mütefekkir. Birçok konuda sorular yönelttiğimiz Belğayr, Cezayir’le ilgili merak edilenleri gazetemize anlattı. İstifade edilmesi temennisiyle…
CEZAYİR’İN KARANLIK DÖNEMİ FRANSIZ PİYONLARININ ESERİ
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
İsmim Tahir Belğayr, Bahreyn Üniversitesi’nde İslâm Hukuku Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesiyim. Ayrıca eski parlamenterim.
Sayın Tahir Belğayr, Cezayir’den aklımızda kalan; 90’lı yıllardan bildiğimiz FİS Hareketi vardı, Ulusal İslâmi Selamet Cephesi diye bildiğimiz bir hareket vardı. O dönemler İslâmi hareketlere bağlı partilerin yapılan seçimleri kazanması sonrası seçimler geçersiz sayılmıştı. O zamandan bu zamana neler oldu, neler değişti Cezayir’de?
Cezayir tarihini bu son asırda dönemlere ayırmak lazım. Bu asırda birinci dönem fiili sömürge dediğimiz Fransa’nın işgali. Daha sonra Fransa’nın Cezayir’de arkasında ajanlarını, kuklalarını bırakarak çekilmesi ve sonraki dönem… Tabi Fransa Cezayir’den çıktıktan sonra kendine yakın gizli ve açık bir sürü ajan, piyon, işbirlikçi bırakarak çıkmıştır. Dolayısıyla Fransa’dan sonra kurulan rejim tamamen Cezayir halkının istediği bir rejim olmamıştır. Bununla sıkıntılar yaşanmıştır. Ta ki 1988 yılında Cezayir’de bugünkü duruma benzer bir bahar yaşanmıştır. 5 Ekim tarihinde halk gösteriler düzenlemiş, tepkisini ortaya koymuş. Bunun üzerine o zamanın yönetimi, siyasi partilerin önünü açmıştır. Bunun akabinde Cezayir’deki İslâmi cemaat ve şahsiyetler arasında bazı tavır farklılıkları ortaya çıkmıştır. Kimisi bu dönemde siyasi parti kurmanın iyi olduğunu söylerken Şeyh Mahmud Nahna gibi şahsiyetler ise bu gibi aşamalarda partileşme sürecinin tehlikeli ve riskli olacağını söylemiştir. Çünkü rejimin niyetinin İslâmi şahsiyetleri ortaya çıkarmak için böyle bir taktiği kullanmış olabileceğini söylemişlerdir. Bu nedenle o dönemde partileşmenin erken olduğunu söylemiş geri durmuşlardır.
REJİM 90’LI YILLARDA MÜSLÜMANLARIN BAŞARISINI HAZMEDEMEDİ
Ama bazı İslâmi hareketler, İslâmi Selamet Cephesi gibi partiler partileşmeyi kabul etmişlerdir. Şeyh Mahmud Nahna gibi birçok şahsiyet bu dönemde partileşme sürecine girmemişlerdir. Şeyh Mahmud Nahna, Cezayir Hamas’ının kurucusudur. Cezayir Hamas’ı Filistin’deki Hamas’ın açılımından farklıdır. Cezayir Hamas’ının, Cezayir Toplumsal Selamet Cemiyeti şeklinde bir açılımı var. Şeyh Mahmud Nahna bu hareketi daha sonra kurmuştur, o süreçte değil tabi.
Daha sonra tabi İslâmi Selamet Cephesi, Şeyh Mahmud Nahna’nın çekincelerine rağmen siyasi bir parti kurdu. Şeyh Mahmud’da destek verdi ama korktukları başlarına gelmişti. Çünkü mevcut rejim, İslâmi Selamet Cephesi’nin tavrını intikamcı bir tavır olarak addetmişti. Zaten halk da rejimden intikam almak için İslâmi Selamet Cephesi’ni destekledi. İslâmi Selamet Cephesi de tabanıyla, gençliğiyle bu seçimlere asıldı ve 90’lı yıllarda hepimizin bildiği o başarı geldi. Ama rejim bunu bir seçim olarak değil de halkın kendisinden bir intikamı olarak algıladı ve seçimleri iptal ederek bir darbe yaptı. Ondan sonra Cezayir çok karanlık bir sürece girmiş oldu.
SÜREÇ YÜZBİNLERCE İNSANIN HAYATINA MAL OLDU
Peki Cezayir’in, günümüzde bu karanlık tünelden çıktığını söyleyebilir miyiz?
Bu çok önemli bir konu ama süreci biraz daha anlatıp oraya geleceğim. Daha sonra tabi o karanlık dönem yaşandı. Sizin de bildiğiniz gibi yüzbinlerce insanın hayatına mal oldu. Kim kimi vuruyor belli değildi. Derken iki taraf da, İslâmi muhalefet de, rejim de kendini bazı adımlar atmak zorunda hissetti. Çünkü bu durumun ülkeyi çok belirsiz bir yöne götürdüğünü herkes müşahede etti. O bakımdan iki taraf da taviz diyebileceğimiz ödünler ortaya koymaya başladı. Cezaevlerinde bulunan bazı şahsiyetler, bazı liderler rejime mektuplar göndererek barışmak istediklerini söylediler. Bunun üzerine rejim de duruma hâkim olamayacağını gördü ve çıkarılan birçok kanunla; toplumsal uzlaşı kanunu, rahmet kanunu vesaire gibi uygulamalarla o da adımını attı. Çünkü rejim açısından da durum çok kötüye gidiyordu ama bundan en çok halk zarar görüyordu. Bu nedenle iki taraf da uzlaşmanın faydalı olacağına kanaat ederek bir noktada buluşmuş oldular. Yani bu sürecin en azından bu şekilde farklı bir noktya evrilmesi söz konusu oldu.
CEZAYİR ÇOK ACI BİR TECRÜBE YAŞADI
Tabi rejim o zamanlar çok zayıflamıştı. Ama daha sonra petrol fiyatlarının yükselmesiyle birlikte bir ekonomik canlanma oldu Cezayir’de, gençlere iş imkânları oluşturuldu. Rejim de bazı tavizler verdi. Bütün bu bahsettiğimiz dönemler Abdülaziz Buteflika yönetiminde gerçekleşen olaylardır. Bu şekilde bir uzlaşı oldu ama Cezayir halkı için çok acı bir süreç acı bir hatıra oldu. Çünkü hala o dönemin travması yaşanıyor. Halkta yönetime karşı tavır koyma refleksi kırıldı. Çünkü bunun bedelinin çok ağır olduğunu gördüler. Artık halkta şu duygu var; yönetimde istikrar olsun da kim gelirse gelsin. O bakımdan Cezayir’de Arap Baharı döneminde bile hiçbir olay olmadı. Çünkü acı bir tecrübe yaşandı.
ŞU AN CEZAYİR’DE TAMAMEN MEŞRU BİR REJİM VARDIR DİYEMEYİZ AMA…
Buteflika dönemi nisbeten daha iyi bir dönem oldu ama bahsettiğimiz bu süreç daha önceki devlet başkanı Emin Zerval’ın son dönemlerinde de başladı ama Buteflika bunu iyi kullandı. Çünkü tecrübeli bir devlet adamıydı. Bahsettiğimiz şekilde toplumsal birçok reform gerçekleşti, alan açıldı, fikir beyan etme ortamı oluştu. Cezaevlerinde birçok kişi serbest bırakıldı ve böylece toplumsal bir süreç gerçekleşti. Öyle ki Buteflika’nın partisi kaç seçimde iktidar oldu. Cezayir Hamas’ı en az iki seçimde Buteflika’yı destekledi. Başka diğer İslâmi gruplar da Buteflika’yı destekledi ve şu anda genel olarak Cezayir’de şu kanaat oluştu; İslâmi siyasetin nazarında, yani meşruiyeti eksik da olsa meşruiyeti olmayan bir devletten daha iyidir. Şu an Cezayir’de tamamen meşru bir rejim vardır diyemeyiz ama tamamen meşruiyeti olmayan bir yönetimden de söz edemeyiz. Bu şekilde bir yol bulunmuş durumda.
İSLÂMİ HAREKETLERİN DURUMU VE CEZAYİR HAMAS’I
Peki o zorlu yıllardan sonra Cezayir’deki İslâmi hareketlerin durumu ne oldu, İslâmi hareketler tavırlarını sertleştirdi mi, içine mi kapandı, siyasileşti mi, ne oldu, şimdi ki durumları ne?
Tabi şu anda İslâmi hareketlerin bir kısmı hala rejimle hiçbir diyaloga yanaşmıyor, tamamen sert tavrını sürdürüyor. Bazıları tamamen rejime angaje oldu bazıları ise siyaset yapmaya çalışıyor. Yani rejimle entegre olmadan, angaje olmadan siyaset yapmaya çalışıyor. Şu anda İslâmi Hareketlerin genel tavırları bu şekilde. Ama Cezayir’deki İslâmi hareketleri en iyi şöyle karikatürize etmek mümkündür. Yani şöyle bir karikatür düşünün, göbeğine kadar sakalı olan bir adam, sonra bu adamın sakalı kısaltıla kısaltıla normal bir kirli sakala dönüştürüldü. Tabi bazıları o kirli sakalı da kesti ama sonuçta herkes kendi usulünce İslâm’a hizmet etmeye devam ediyor. Fakat yöntemler değişmiş durumdadır. Şu anda Cezayir’de aslında en güçlü hareket benim de mensubu bulunduğum ve İhvan’ın doğal bir uzantısı olarak kabul edilen Cezayir Hamas’ıdır. Cezayir Hamas’ının aslında ismi başta, Cezayir İslâmi Kurtuluş Hareketi olarak başladı. Fakat İslâm kelimesi selamete çevrilerek Hamas olarak devam ediyor. Bizim bu hareketimiz önceki dönemde dört bakanla, geçen dönemde ise yedi bakanla hükümette temsil edildi. Şu anda 40 tane milletvekilimiz var. Biz parlamentoda temsil ediliyoruz. Hareketimiz Cezayir’de teşkilatlı, nizami olarak en güçlü İslâmi Hareket durumundadır. Biz tabi ki hükümette yer aldığımız zaman şöyle bir sloganımız vardı, ‘biz iktirdardayız ama muktedir değiliz’ şeklinde. Gerçekten öyleydi. Şu anda Cezayir’de İslâmi Hareketlerin durumu budur.
REJİMİN BASKISINA BİR ÖRNEK; TV KANALIMIZI KAPATTILAR
Peki bundan sonraki durum ne olacak?
Cezayir’de dediğim gibi halk şu anda hiçbir gösteriye katılmıyor. Yani muhalefet, eylemini mutedil bir şekilde yapmaya çalışıyor. Ve şu anda Cezayir’in en güçlü muhalefet partisi Cezayir Hamas’ıdır. Bununla birlikte demokratik organizasyon adı verilen bir hareket var bunlar şu an birlikte hareket ediyorlar. Ama İslâmi grupların birçoğu Cezayir Hamas’ının etrafında kenetlenmiş durumdadır. Tabi öte taraftan rejimin farklı baskıları da var. Mesela Cezayir Hamas’ına bağlı Vatan Tv kanalı kapatılmıştır. Çünkü yakında anayasayı değiştirecek bir referandum var. Bunlar da halkın etkilenmemesi için bizim Tv kanalımızı kapattılar.
CEZAYİR’İN 48 İL’İNDE TEŞKİLATIMIZ BULUNUYOR
Peki Sayın Belğayr, baskılar tutuklama durumuna kadar vardı mı?
Yok hayır, şu anda öyle bir durum yok. Yani kurumlar üzerinde baskılar var ama bireysel bir operasyon ya da tutuklama gibi şeyler yok.
Yani şu anda siyasi tutuklu yok mu demek istiyorsunuz?
Hayır benim bildiğim kadarıyla siyasi tutuklu yok. Kurumsal anlamda baskı olabilir ama siyasi baskı yok, tutuklama yok. Şu anda Cezayir Hamas’ı, 48 eyalette yani Cezayir’in tüm illerinde mevcuttur. Tabanı çok kültürlüdür, geniş bir teşkilat yapısı vardır ve ana muhalefettir. Partimizin durumu kısaca bu…
SADECE SİYASİ PARTİ DEĞİL İSLÂMİ HAREKET OLARAK FAALİYETLERİMİZİ SÜRDÜRÜYORUZ
Bahsettiğiniz Cezayir Hamas’ı sadece siyasi bir hareket midir yoksa arkasında bir cemaat var mıdır, genel durumu nedir?
Hayır, biz bir hareketiz, sadece siyasi parti değiliz. Elbette; bizim eğitimde, kültürde ve birçok alanda çalışmalarımız var. Geniş çaplı bir hareketiz, çok kültürlü ve akademisyenleri çok olan bir hareketiz. Şu anda hamdolsun çok iyi durumdayız. Diğer gruplarla birlikte hareket ediyoruz. Bu gruplar bizim çatımız altında bulunarak rejime muhalefet yapabiliyorlar.
İHVAN’LA AYNI KAYNAKLARDAN BESLENİYORUZ
Cezayir Hamas’ı organik olarak mı İhvan cemaatine bağlıdır yoksa?
Tabi biz bunu organik olarak söyleyemeyiz ama tamamen fikirsel olarak ekol olarak, mektep olarak biz tamamen İhvan hareketiyle aynı kaynaklardan besleniyoruz ve aynı fikirlere sahibiz ve aynı usülleri takip ediyoruz.
BUTEFLİKA’NIN HASTALIĞI REJİM İÇİN SORUN DEĞİL
Buteflika’nın hastalığının yönetime etkisi hakkında neler söylemek istersiniz?
Tabi ki Buteflika’nın sağlık olarak durumu iyi değil ama şu anda Cezayir’de rejim içerisinde çok ciddi bir sorun da yok. Bunlar kendilerini yenileme çabaları sonucunda bazı kişiler görevden alınıyor bazı kişiler farklı görevlere atanıyor. Bu bir gençleştirme ve yenileme çalışmasıdır. Onun dışında genel anlamda bir sorun yok.
FRANSIZLAR ARAPÇA’YI ZAYIFLATMAK İÇİN ÇOK ÇALIŞTILAR AMA BAŞARAMADILAR
Bir de şu konu önemli, Arapça’nın durumu. Fransız sömürgesi altındaki Cezayir’de Arapçanın akıbeti nedir?
Arapça üzerinde Frankafoni dediğimiz bu Fransa sömürgeciliğinin bir etkisi var. Onlar istiyorlar ki Arapça’yı zayıflatsınlar. Çünkü Arapça’nın zayıflatılması İslâmi bilincin zayıflatılması anlamına geliyor. Bunun üzerinde çok çalıştılar. Ama 130 yıl boyunca gösterdikleri bütün çabalara rağmen Arapça’yı zayıflatamadılar. Ve inşaAllah bugün de Arapça gücünü elde ediyor. Cezayir toplumunda Arapça konuşuluyor şu anda Arapça resmi dil ve Arapça gücünü tekrar kazanma yolunda emin adımlarla yürüyor.
CEZAYİR HALKI DIŞARIDAKİ MÜSLÜMAN KARDEŞLERİNE YÖNELİK DAHA DUYARLI
Bir de şunu sormak istiyorum, Cezayir halkının sorumluluk bilinci, yani İslâmi duyarlılığı nasıl? Tamamen kendi derdine mi düşmüş. Diğer İslâm ülkelerindeki sorunlara karşı duyarlı mı, duyarsız mı?
Tabi ki biz çok ilgileniyoruz. Cezayir halkı dışarıdaki Müslüman kardeşlerine karşı daha duyarlı. Örneğin çok güçlü bir Filistin desteği var. Suriyeli mültecilerin durumu çok iyi durumda, sayıları yüzbinleri buluyor. Halk onları kucaklıyor. Cezayir halkı bu konuda çok fedakâr. Ayrıca bizim 48 tane ilimiz var. Cezayir Hamas’ı olarak her bir İl’e bir proje verdik. Yani her bir ilin Filistin’de, Gazze’de bir projesi olacak. Okul, hastane vesair… yani bir eseri olacak. Bu konuda tabi ki paralar toplanıyor, halk destek veriyor. Şu anda Gazze’de bulunan şeyh Mahmud Nahna lisesi, Gazze’nin en büyük lisesi durumundadır, yapımı bitmek üzeredir ve buna benzer birçok proje var.
CEZAYİR REJİMİ YÖNETİME TALİP ÇEVRE ÜLKELERDEKİ İSLÂMİ HAREKETLERİN BAŞARISINI İSTEMİYOR
Cezayir’in Mısır ve Tunus’la ilişkileri nasıl?
Tabi ki Cezayir rejimi olsun başka diğer Arap rejimleri olsun, Arap dünyasında prototip yönetimin olmasını istemiyorlar. Size çok çarpıcı bir şey anlatayım, mesela En Nahda yönetimde olduğu sürede Cezayir kapıları kapatmıştı Tunus’a. Ne zaman hükümet düştü kapıları açtılar. Niye, çünkü orada bir başarı öyküsünün, En Nahda’nın bir başarı öyküsü olmasını istemiyorlar. Çünkü bu bir örneklik teşkil edecek. Gerek Fas’ta Adalet ve Kalkınma Partisi, gerek Tunus’ta veya başka yerlerde kimse bir başarı öyküsünün, İslâmi siyasetin bir başarı öyküsü olmasını istemiyor. Çünkü bu herkesi cezbedecek, herkese örneklik teşkil edecek. O bakımdan Cezayir rejiminin de bu konuda bir başarı öyküsünün oluşmaması konusunda bir çabası vardır diyebiliriz.
CEZAYİR HALKINDA FRANSA FOBİSİ VAR
Peki son olarak Fransa’nın Cezayir toplumu üzerinde etkisi nedir, çünkü Cezayir’de çok etkili olduğu görülüyor, buna ne dersiniz?
Hayır efendim, ben kesinlikle buna katılmıyorum. Bir kere Cezayir toplumunda çok büyük bir Fransa antipatisi var, Fransa fobisi var. Ama tabi rejim içinde bunlarla işbirliği içinde olan yapılar var o ayrı. Ama kesinlikle toplumun Fransa’dan nefret etmesi neredeyse dini bir vecibe gibi algılanıyor. Yani bir Fransa sevgisi toplumda asla dillendirilemez. Bu, toplum içerisinde asla kabul edilmeyen bir durumdur.
Sayın Tahir Belğayr, verdiğiniz bilgilerden dolayı teşekkür ediyoruz.
Ben teşekkür ediyorum.